ÖZ
      Enerji kaynaklan içerisinde önemli bir yeri olan fosil yakıtlar ülkelerin gönenç düzeyinin gelişmesine büyük katkılar sağlar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasında en temel girdi olarak yer alan enerji hammadde kaynaklarının varlığı ve rasyonel kullanımı gelişmişlik düzeyinin yükselmesinde çok önemli rol oynar. Bu kaynaklarla ilgili günümüze değin yapılan araştırmalar ve var olan tüketim eğilimi göz önüne alınarak yapılan değerlendirmeler, en uzun ömürlü fosil yakıtın kömür olduğunu ortaya koymuştur. Uluslararası ve ulusal düzeyde düzenlenen enerji ve fosil yakıtlar ile ilgili kongrelerde ortaya konulan veriler incelendiğinde gerek enerji isteminin gerekse sanayi ve nüfus yoğunluğuna koşut olarak gelişen ısınma gereksiniminin karşılanmasında enerji hammadde kaynaklarının artan miktarlarda üretimlerinin gerçekleştirildiği görülür. Bununla birlikte kömür tüketiminin çevreyle olan ilişkilerinde bazı sorunların yaşandığı da bir gerçektir. Ancak hangi enerji kaynağı olursa olsun çeşitli özelliklerinin iyi bilinmesi ile neden oldukları olumsuzluklarının en düşük düzeye indirilmesi günümüzün gelişen teknolojileriyle olasıdır. Dünya ölçeğinde bakıldığında düşük kaliteli linyitlerin iyileştirilmelerine ilişkin pek çok teknoloji geliştirilmiştir. Bu gelişmeler dünya ülkeleri arasında sürdürülebilir enerji kavramı ve temiz kömür teknolojileri ile küreselleşme sürecinin getireceği yaptırımlara karşılık üretilen çözümlerin önemli aşamalarım kapsamaktadır. Enerji üretiminde kömürden yararlanan ülkelerin bu bağlamda çevreye duyarlı yakıt kullanımını da kaçınılmaz kılmaktadır.
        Özellikle son yıllarda tüm ülkelerin üzerinde önemle durduğu enerji kaynaklarının kullanımından doğan çevre sorunlarının giderilmesine yönelik çalışmaların her bir enerji kaynağı için ayrıntılı analizlerle ortaya çıkarılması zorunlu olmuştur. Ülkemizde kömür arama ve geliştirme çalışmalarına koşut olarak yapılan analizlere ve değerlendirmelere bakıldığında, kömür kaynaklarımızın bugün karşılaşılan sorunların çözümü için gerekli olan ayrıntılı analizlerindeki eksiklikleri daha somut olarak görülmektedir. 1970'li yıların başında yaşanan petrol krizinin ortaya çıkardığı tablo, yoğun enerji isteminin yerli kaynaklardan sağlanmasına yönelik politikalarının benimsenmesini zorunlu kılmıştır. Ülke genelinde özellikle 1976-1990 dönemindeki yoğun arama programlan sırasında derlenen kömür örneklerinde sonuçların olabildiğince hızlı alınma istemi nedeniyle de, temel verileri sağlayacak analiz ve testler son derece sınırlı sayıda gerçekleştirilebilmiştir. Daha kapsamlı bir değerlendirme için gereken verilerin belirlenmesine yönelik bu çalışmanın temel olarak kabul edilecek bulguları, kömür kullanımından doğacak sorunların çözümünde olduğu gibi yeni araştırmaların işlevselliğine de ivme kazandıracağı inancındayız.